Sayfalar

6 Mart 2022 Pazar

Kimim ben Kaybolmuşum Etrafımda bir sürü ışık Gözllerimi kamaştırıyor Ne yöne gideceğim Adım neydi unuttum Nereden geldim Nereye gidiyorum Ben kimim Amacım ne Ne istiyorum Keşfedilecek onca şey varken Onca deneyim Kendimi ararken Etrafımı unuttum Umursamaz bir adam oldum

29 Ağustos 2021 Pazar

Endişe

Endişe, egonun bir tür tersidir. Her şeyi yanlış yapacağınızdan o kadar eminsinizdir ki korkudan hiç bir şeyi yapamazsınız. Genellikle işe başlamanın zor gelmesinin gerçek nedeni "tembellik"ten çok budur. Aşırı motive olmanın sonucu olarak ortaya çıkan bu endişe girişkenlik tuzağı, aşırı titizllikten kaynaklanan her türden hataya yol açar. Onarım gerektirmeyen şeyleri onarırsınız ve düisel arızaların peşinden kkoşarsınız. Öfkeli sonuçlara varırsınız ve sinirliliğiniz yüzünden makinede her türden bozukluğa yol açarsınız. Yapılan bu bozukluklar sizin kendinizi daha da küçük görmeniz sonucunun doğurur ve bu kısır döngü böylece sürer gider. Bu kısırdöngüyü kırmanın en iyi yollu, endişelerinizi kağıt üzerinde gidermektir. Konu hakkında okuyabileceğiniz her kitabı ve makaleyi okuyun. Endişeniz bunu olanaklı kılacaktır ve okudukça sakinleşeceksiniz. Size gereken şeyin onarılmış bir motosiklet değill, kafa huzuru olduğunu anımsamalısınız. Robert M Pirsig - Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı Değerlerin Sorgulanması

26 Şubat 2021 Cuma

Emir

 "Nerede bir canlı buldumsa, orada itaat hakkında konuşulduğunu da duydum. Her canlı bir itaat edendir.

Ve şuydu ikinci duyduğum: kendi kendine itaat edemeyene emredilir. Böyledir canlıların doğası.

Üçüncü olarak da şunu duydum: emretmek daha zordur itaat etmekten ve emredenin tüm itaat edenlerin yükünü taşıması ve bu yükün onu kolayca ezmesi değildir bunun tek nedeni: -

Bir çaba ve cesaret göründü gözüme tüm ermierlerde; emreden kişi her emrettiğinde kendi kendini tehlikkeye sokar. Ve kendi kendine emir verdiğinde de: o zaman da ödemelidir kendi emrinin bedelini. Kendi yasasının yargıcı ve celladı ve kurbanı olmak zorundadır."


Nietzsche - Kendini Aşmak Üzerine

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Genç Werther'in Acıları

Johann Wolfgang von Goethe'nin mektuplardan oluşan romanı aşkı, tutkuyu, heyecanı doruklarda yaşayan ve yaşadığını hissettiren; bazen bağıra bağıra okumak istediğiniz, bazen de elinizde bir kadeh şarap sahilde güneşin batışında sevgilinize usulca söyleyeceğiniz cümlelerden oluşan; dönemine göre oldukça tutkulu bir eser. Bu yazıda sevdiğim kısımlardan bir kaç alıntı paylaşıyorum.

10 Mayıs

"Resim yapmak benim için olanaksız şu sıralarda, tek bir çizgi bile çekemem, ama hiçbir zaman şu anda olduğumdan daha büyük bir ressam da olamamıştım."

13 Mayıs

"Üstelik de yüreğime hasta bir çocuğa bakar gibi bakıyorum. Her isteğine izin veriyorum. Ama bunu kimseye anlatma; bana sitem edecek insanllar yok değil çünkü."

15 Mayıs

"Üst tabakadan olanlar kendileriyle sıradan halkın arasında soğuk bir mesafe bırakacaklardır hep, onlara yakşalmakla bir şey yitireceklerine inanıyor gibiler; ayrıca da kent kaçkınları ve kötü niyetli şakacılar da var ki, bunların taşkınlıkları zavallı halkı daha da kırılgan yapıyor.

Eşit olmadığımızı ve eşit olamayacağımızı iyi biliyorum; ama saygınlıklarını korumak amacıyla, ayaktakımı dediklerinden uzak durma gereğini duyanların alt edileceklerini düşündükleri için, düşmanlarından gizlenen korkanlar kadar eleştirilmeyi hak ettikleri kanısındayım."

canuc: - Onu mu seviyorsun yoksa onun yanındaki kendini mi ?

30 Mayıs

"Şimdi kadını da en yakın zamanda görmeyi tasarlıyorum, daha doğrusu, şöyle bir daha düşününce, onu görmemeye çalışacağım. Onu yalnızca sevdalısının gözleriyle görmek daha iyi olacak; belki onu kendi gözlerimle, şimdi önümde belirdiği biçimiyle göremem, bu güzel imgeyi niçin bozayım ?"

16 Haziran

"Benimle ilgili merak edilecek bir şey olmadığını düşünebilmen gerekirdi, yani..."

1 Temmuz

"Günahlara dair vaazlar veriliyor, ama vaaz kürsüsünde, neşesizliği ortadan kaldırmak için çaba harcandığını hiç gözlemlemedim"

8 Temmuz

"Görmem gerekir bu siyah gözleri"

"Ah, gözleri bir ona, bir diğerine bakıyordu! Ama bana ! Bana ! Tek başına, hayal kırıklığı içinde önünde durup ona bakan bana, kesinlikle bakmıyordu!"

16 Temmuz

"Bir de benimle konuşurken elini elimin üstüne koyunca, konunun heyecanına kapılıp cennetten gelen nefesi dudaklarıma değecek kadar bana yaklaşınca: İşte o zaman yıldırım çapmışçasına dermansızlaşıyorum."

8 Ağustos

"Karşı konmaz yazgıya boyun eğmemizi bekleyen insanlara dayanamıyorum."

"Sinsi bir hastalık tarafından kaçınılmaz biçimde yavaş yavaş ölüme doğru sürüklenen bir zavallının bir hançer darbesiyle acılarına hemen bir son vermesinin bekleyebilir misin ? Üstelik bütün gücünü eriten bu hastalık, aynı zamanda ondan kurtulmak için gerekli cesaretten de yoksun kılmaz mı o zavallıyı ?"

12 Ağustos

"İnsanın doğası sınırlıdır. Sevince, kedere, acılara ancak belli bir dereceye dek dayanabilir ve o derece aşıllırsa, insan yok olur. Yani söz konusu olan, birinin güçlü ya da zayıf olup olmadığı değildir! Kendi yaşantısına ne ölçüde dayanabiliyor, mesele budur! Hem ahlaki hem bedensel anlamda. Kanımca, kızgın bir ateşten ötürü ölen birine korkak demek nasıl garip olacaksa, kendi yaşamına son veren birine korkak demek de garip olacaktır."

18 Ağustos

"İnsanın mutlukuğu, aynı zamnda kederinin kaynağı da mı olmalıydı ?"

22 Ağustos

"Bu çiçeklerin çoğu hiçbir iz bırakmadan gelip geçer, pek azı meyve verir, bu meyvelerden de pek azı olgunlaşır! Buna rağmen yeterince meyve vardır."

26 Kasım

"Dağ olmasa, yol çok daha rahat ve kısa olacaktır; ama o dağ oradaysa, aşmaktan başka çare de yoktur!"

16 Haziran

"Evet, yeryüzünde bir gezginim yalnızca, bir yolcu! Sizler bunun ötesinde misiniz sanki ?"


Genç Werther'in Acıları
Can Yayınları - 35. Baskı Kasım 2019, İstanbul
Çeviri: Nihat Ülner



17 Mart 2020 Salı

Figüran

Kendi hikayelerimizin başkahramanı
Başkalarının iyi ve kötü karekterleri
Çoğunun da figüranlarıyız

Oysa hepimiz aynıyız
Hepimiz biriz

Kim neyi okumak isterse
Kim neyi duymak isterse
Kim neyi izlemek isterse



17 Ağustos 2017 Perşembe

Türkiye'ye Röntgeni Getiren Kişi - Yüzbaşı Tabip Esad Feyzi



1874 yılında Gemlik'te doğdu. İstanbul'da Davutpaşa Askeri Rüştiyesi'ni ve Tıbbiye İdadisi'ni bitirdikten sonra Mekteb-i Tıbbiye*i Askeriye-i Şahane'ye girer.

Fizik derslerine çok meraklıdır. 1896 yılı içerisinde Wilhelm Conrad Röntgen'in yayınladığı "Leber eine neue Art von Strahlen (Yeni Bir Işın Üzerine)" adlı makaleyi okur ve heyecanlanır. Hemen işe koyulup bu cihazı yapar. Cihazı yaptıktan sonra Prof. Dr. Akil Muhtar Özden'in el grafisi çekilir. Böylece Türkiye'deki ilk radyografik görüntü elde edilmiş olur.



Mezun olduktan sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane'de fizik ilmi asistanlığına ardından jeoloji ve mineraloji ilimleri dersi hocalığına getirilir. Bu arada röntgen ışınlarını tanıtarak tıbbiyenin resmi ders programına girmesine ön ayak olur. Cerrahi kliniği içerisinde "Röntgen Şu'a'atı ile Muayene Şubesi" adı altında bir şubenin kurulmasına öncü olur. Çalışmalarına bu şubede hayatının sonuna kadar devam eder.

Esat Feyzi'nin en önemli çalışmalarından biri de "Röntgen Şu'atı ve Tatbikat-ı Tıbbiye ve Cerrahiyesi" adlı eseridir. Kitap 1898 yılında yazılmış 176 sayfalık el yazması bir kitaptır. Tek nüshadır.

1901 yılında mezun olduktan sadece 4 sene sonra yüzünde çıkan bir yılancığın menenjite (beyin zarı iltihaplanması) çevirmesi ile hayatını kaybeder. Bu kısacık ömrüne sığdırdığı çalışmaları ve başarıları takdire şayandır.



Röntgen Şu'a'atı ve Tatbikat-ı Tıbbiye ve Cerrahiyesi

Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Hikmet-i Tabi'yye Muallim Mu'avini ve Seririyyat-ı Hariciye Röntgen Şu'a'atı Mütehassısı Tabib Yüzbaşı Esad Feyzi'nin 1898 yılında röntgen tekniği üzerine yazdığı kitap olan; Röntgen Şu'a'atı ve Tatbikat-ı Tıbbiye ve Cerrahiyesi bu konu üzerinde yazılmış ilk eserdir. El yazmasıdır ve tek nüshadır.

Tabib Yüzbaşı Esad Feyzi bu eseri ile ilgili olarak; "Kurumsal olarak yayınlanan röntgen kitaplarının tümü, fizik kitaplarında yer alan güneş ışınlarının tayf bölünmesini ayrıntılı olarak yineledikten, fosforesans ve floresans olaylarını açıkladıktan sonra, röntgen ışınlarını anlattım." diyor.

Esad Feyzi bu kitabı hazırlarken elektrik fiziği ve X ışınları ile ilgili Fransızca kitap ve gazetelerden yararlanmıştır; fakat kitabın genelindeki bilgiler Esad Feyzi'nin kendi deney ve tecrübelerinin sonucudur. Kitapta Esad Feyzi'nin bir takım hataları da vardır. Kitabın yeni Türkçeye çevrilmesi sırasında da çevirmenin yaptığı dilbilgisi hataları bulunmaktadır.

Bu kitabın orijinal el yazması, İstanbul Ünviersitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Müzesinde bulunmaktadır.



Kitabı yeni türkçeye çeviren Prof. Dr. Metin Ünsal, radyoloji camiasında Osmanlı ve Çağdaş Türk Edebiyatına vakıf biridir. Bazen bir kelime üzerinde haftalarca düşünülerek tartışılarak Prof. Dr. Metin Ünsal'ın öncülüğünde büyük bir emekle hazırlanmıştır. 

Editörün deyişiyle; " Bu kitap bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, savaş günlerinde ve ağır yoksul koşullar altında bile yüreği vatan aşkı, bilim ve araştırma şevki ile yanan genç bir hekimin kısacık ömründe neler yapabileceğinin bir kanıtıdır."




Tıp Tarihinde Tesadüfen Gelişen 7 Keşif

1)  Bakterilerin Keşfi - Antony van Leeuwenhoek 



Antony van Leeuwenhoek (1632 - 1723) aslında Hollandalı bir kumaş tüccarıydı. Ev yapımı güçlü mikroskoplar o zamanlar kumaşların kalitesini anlamak için kullanılıyordu. Biraz meraklı olan Antony van Leeuwenhoek çevresinde bulduğu yağmur damlası, domuz dili, pire, semen gibi çeşitli şeyleri mikroskop altında inceledi. Bu incelemeleri sırasında özellikle diş plağından aldığı örneklerde yuvarlak şekilli - kokları; çubuk şeklinde rodları, spiral şeklinde spiroketleri tanımladı.



2) Nitröz Oksitin Keşfi -  Humphry Davy



Humphry Davy (1778 - 1829) yaratıcı fikirli bir cerrahi ve eczacılık öğrencisiydi. Zekasıyla kendini etrafa tanıtan Humphry Davy zamanla Britain Royal Society'nin de başına geçti ve 1800lerin başlarının en önemli bilim adamlarından biri oldu.

Genç bir araştırmacıyken, nitröz oksit de dahil olmak üzere bir kaç gazı izole etmeyi başardı. Bristol Zatürre Derneği'nin başındayken bu gazların veremin tedavisinde başarılı olacağını umuyordu. Kendi üzerinde yaptığı deneylerde bu gazın diş etlerindeki ağrıyı geçirdiğini fark etti. Bu deneylerinden nitröz oksitin cerrahide anestezi amaçlı kullanabileceğini fark etti. Bu öngörüsünün gerçekleşmesi 50 yılı buldu.

Davy aynı zamanda elektrokimyanın öncülerinden olup magnezyum, kalsiyum, stronsiyum ve baryumu keşfetmiştir ve  madencilerin kullandığı Davy lambası olarak bilinen lambanın mucididir.






3) Robert Koch - Bakteri Kültürü



Laboratuvarda unutulmuş bir patatesin üzerinde farklı renklerde değişiklik olmasını fark eden Robert Koch (1841 - 1910) farklı bakterilerin izolasyonunda kullanılan kültür yöntemini geliştirdi. Bu zamana kadar bakteriler et sularında yetiştiriliyordu ki bu yöntemle izole edilmeleri imkansızdı. Koch, iş arkadaşı Julius Petri'nin dizayn ettiği sığ bir kavanoz şeklindeki kapta bakterilerin üretilip, izole edilebileceğini ve üzerinde çalışmalar yapılabileceğini ileri sürdü. 






4) Wilhelm Conrad Rontgen - X Işınları



Wilhelm Conrad Rontgen (1845 - 9123) katot ışınlarıyla deney yaparken, ışığa duyarlı bir tabaka üzerinde gizemli bir yeşil eldiven fark etti. Rontgen bundan sonra daha önceden bilinmeyen X ışınlarını tanımladı. Rontgenin bu keşfi pek çok alanda kullanıldı ve Rontgene 1901 yılında fizik alanında Nobel ödülü kazandırdı. 



Rontgenin bu keşfinden önce insanın içinin görüntülenmesi cerrahi olarak açılmadan mümkün değildi.




5) Alexander Fleming - Penisilin



2 haftalık tatilinden dönen Alexander Fleming (1881 - 1955) oda sıcaklığında bıraktığı Petri kabında Staf. Aureus'ların geliştiğini gördü; ancak bazı rastgele penisilin sporları ile kontamine olmuş bölgeler dışında. Devam eden araştırmalarında Fleming penisilinin sadece bakterilerin gelişmesini önlemediğini aynı zamanda bakterileri öldürdüğünü keşfetti. Fleming çalışmalarını yayınladıktan sonra Ernst Chain ve Howard Florey çalışmaları sürdürdü ve penisilinin potansiyelinin tamamını fark ettiler. 3 bilim adamı da yaptıkları çalışmalarla Nobel Ödülünü paylaşmışlardır. Penisilin de 1940larda farmakolojik ajan olarak üretime geçmiştir.




6) Oskar Minkowski, Joseph von Mering - Pankreas Şeker Hastalığı İlişkisi



Oskar Minkowski (1858 - 1931) ve Joseph von Mering'in (1849 - 1908) yolları 1889 yılında bir gün Strasbourg Üniversitesi kesişir ve pankreatik enzimlerin şeker hastalığında bir rolü olabileceğini tartışırlar. O zamanla imkansız olarak düşünülen Mering'in bir hipotezini Minkowski gerçekleştirir. Bir köpeğin pankreası çıkartılır. Pankreası çıkartılan köpeğin çok susadığı, sık sık idrara çıktığı ve tatlı bir idrarı olduğunu fark ederler. Çalışmalarını devam ettiren ikili vücudun şeker düzenlenmesinde pankreasın rolünü ortaya koyarlar.




7) Harold Ridley - Göz İçi Lens



Bir Göz Hastalıkları uzmanı olan Harold Ridley (1906 - 2001) 2. Dünya Savaşı sırasında gözünden yaralanmış olan bir Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotunu muayene eder. Gözünde plastik bir parçacık bulunan hastanın, gözünün bu yabancı maddeye karşı bir tepki oluşturmadığını fark eder. Bu olay ve yaptığı diğer çalışmalardan sonra Ridley 1949 yılında bir katarakt operasyonu sırasında hastanın gözüne plastik bir lens yerleştirir. Bu operasyon o yıllarda oldukça tartışmalı ve cesurca bir operasyondu. Bu operasyonun başarısı katarakt cerrahisinin başarısını oldukça arttırdı.

Bu Blogda Ara