Sayfalar

17 Ağustos 2017 Perşembe

Türkiye'ye Röntgeni Getiren Kişi - Yüzbaşı Tabip Esad Feyzi



1874 yılında Gemlik'te doğdu. İstanbul'da Davutpaşa Askeri Rüştiyesi'ni ve Tıbbiye İdadisi'ni bitirdikten sonra Mekteb-i Tıbbiye*i Askeriye-i Şahane'ye girer.

Fizik derslerine çok meraklıdır. 1896 yılı içerisinde Wilhelm Conrad Röntgen'in yayınladığı "Leber eine neue Art von Strahlen (Yeni Bir Işın Üzerine)" adlı makaleyi okur ve heyecanlanır. Hemen işe koyulup bu cihazı yapar. Cihazı yaptıktan sonra Prof. Dr. Akil Muhtar Özden'in el grafisi çekilir. Böylece Türkiye'deki ilk radyografik görüntü elde edilmiş olur.



Mezun olduktan sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane'de fizik ilmi asistanlığına ardından jeoloji ve mineraloji ilimleri dersi hocalığına getirilir. Bu arada röntgen ışınlarını tanıtarak tıbbiyenin resmi ders programına girmesine ön ayak olur. Cerrahi kliniği içerisinde "Röntgen Şu'a'atı ile Muayene Şubesi" adı altında bir şubenin kurulmasına öncü olur. Çalışmalarına bu şubede hayatının sonuna kadar devam eder.

Esat Feyzi'nin en önemli çalışmalarından biri de "Röntgen Şu'atı ve Tatbikat-ı Tıbbiye ve Cerrahiyesi" adlı eseridir. Kitap 1898 yılında yazılmış 176 sayfalık el yazması bir kitaptır. Tek nüshadır.

1901 yılında mezun olduktan sadece 4 sene sonra yüzünde çıkan bir yılancığın menenjite (beyin zarı iltihaplanması) çevirmesi ile hayatını kaybeder. Bu kısacık ömrüne sığdırdığı çalışmaları ve başarıları takdire şayandır.



Röntgen Şu'a'atı ve Tatbikat-ı Tıbbiye ve Cerrahiyesi

Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Hikmet-i Tabi'yye Muallim Mu'avini ve Seririyyat-ı Hariciye Röntgen Şu'a'atı Mütehassısı Tabib Yüzbaşı Esad Feyzi'nin 1898 yılında röntgen tekniği üzerine yazdığı kitap olan; Röntgen Şu'a'atı ve Tatbikat-ı Tıbbiye ve Cerrahiyesi bu konu üzerinde yazılmış ilk eserdir. El yazmasıdır ve tek nüshadır.

Tabib Yüzbaşı Esad Feyzi bu eseri ile ilgili olarak; "Kurumsal olarak yayınlanan röntgen kitaplarının tümü, fizik kitaplarında yer alan güneş ışınlarının tayf bölünmesini ayrıntılı olarak yineledikten, fosforesans ve floresans olaylarını açıkladıktan sonra, röntgen ışınlarını anlattım." diyor.

Esad Feyzi bu kitabı hazırlarken elektrik fiziği ve X ışınları ile ilgili Fransızca kitap ve gazetelerden yararlanmıştır; fakat kitabın genelindeki bilgiler Esad Feyzi'nin kendi deney ve tecrübelerinin sonucudur. Kitapta Esad Feyzi'nin bir takım hataları da vardır. Kitabın yeni Türkçeye çevrilmesi sırasında da çevirmenin yaptığı dilbilgisi hataları bulunmaktadır.

Bu kitabın orijinal el yazması, İstanbul Ünviersitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Müzesinde bulunmaktadır.



Kitabı yeni türkçeye çeviren Prof. Dr. Metin Ünsal, radyoloji camiasında Osmanlı ve Çağdaş Türk Edebiyatına vakıf biridir. Bazen bir kelime üzerinde haftalarca düşünülerek tartışılarak Prof. Dr. Metin Ünsal'ın öncülüğünde büyük bir emekle hazırlanmıştır. 

Editörün deyişiyle; " Bu kitap bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, savaş günlerinde ve ağır yoksul koşullar altında bile yüreği vatan aşkı, bilim ve araştırma şevki ile yanan genç bir hekimin kısacık ömründe neler yapabileceğinin bir kanıtıdır."




Tıp Tarihinde Tesadüfen Gelişen 7 Keşif

1)  Bakterilerin Keşfi - Antony van Leeuwenhoek 



Antony van Leeuwenhoek (1632 - 1723) aslında Hollandalı bir kumaş tüccarıydı. Ev yapımı güçlü mikroskoplar o zamanlar kumaşların kalitesini anlamak için kullanılıyordu. Biraz meraklı olan Antony van Leeuwenhoek çevresinde bulduğu yağmur damlası, domuz dili, pire, semen gibi çeşitli şeyleri mikroskop altında inceledi. Bu incelemeleri sırasında özellikle diş plağından aldığı örneklerde yuvarlak şekilli - kokları; çubuk şeklinde rodları, spiral şeklinde spiroketleri tanımladı.



2) Nitröz Oksitin Keşfi -  Humphry Davy



Humphry Davy (1778 - 1829) yaratıcı fikirli bir cerrahi ve eczacılık öğrencisiydi. Zekasıyla kendini etrafa tanıtan Humphry Davy zamanla Britain Royal Society'nin de başına geçti ve 1800lerin başlarının en önemli bilim adamlarından biri oldu.

Genç bir araştırmacıyken, nitröz oksit de dahil olmak üzere bir kaç gazı izole etmeyi başardı. Bristol Zatürre Derneği'nin başındayken bu gazların veremin tedavisinde başarılı olacağını umuyordu. Kendi üzerinde yaptığı deneylerde bu gazın diş etlerindeki ağrıyı geçirdiğini fark etti. Bu deneylerinden nitröz oksitin cerrahide anestezi amaçlı kullanabileceğini fark etti. Bu öngörüsünün gerçekleşmesi 50 yılı buldu.

Davy aynı zamanda elektrokimyanın öncülerinden olup magnezyum, kalsiyum, stronsiyum ve baryumu keşfetmiştir ve  madencilerin kullandığı Davy lambası olarak bilinen lambanın mucididir.






3) Robert Koch - Bakteri Kültürü



Laboratuvarda unutulmuş bir patatesin üzerinde farklı renklerde değişiklik olmasını fark eden Robert Koch (1841 - 1910) farklı bakterilerin izolasyonunda kullanılan kültür yöntemini geliştirdi. Bu zamana kadar bakteriler et sularında yetiştiriliyordu ki bu yöntemle izole edilmeleri imkansızdı. Koch, iş arkadaşı Julius Petri'nin dizayn ettiği sığ bir kavanoz şeklindeki kapta bakterilerin üretilip, izole edilebileceğini ve üzerinde çalışmalar yapılabileceğini ileri sürdü. 






4) Wilhelm Conrad Rontgen - X Işınları



Wilhelm Conrad Rontgen (1845 - 9123) katot ışınlarıyla deney yaparken, ışığa duyarlı bir tabaka üzerinde gizemli bir yeşil eldiven fark etti. Rontgen bundan sonra daha önceden bilinmeyen X ışınlarını tanımladı. Rontgenin bu keşfi pek çok alanda kullanıldı ve Rontgene 1901 yılında fizik alanında Nobel ödülü kazandırdı. 



Rontgenin bu keşfinden önce insanın içinin görüntülenmesi cerrahi olarak açılmadan mümkün değildi.




5) Alexander Fleming - Penisilin



2 haftalık tatilinden dönen Alexander Fleming (1881 - 1955) oda sıcaklığında bıraktığı Petri kabında Staf. Aureus'ların geliştiğini gördü; ancak bazı rastgele penisilin sporları ile kontamine olmuş bölgeler dışında. Devam eden araştırmalarında Fleming penisilinin sadece bakterilerin gelişmesini önlemediğini aynı zamanda bakterileri öldürdüğünü keşfetti. Fleming çalışmalarını yayınladıktan sonra Ernst Chain ve Howard Florey çalışmaları sürdürdü ve penisilinin potansiyelinin tamamını fark ettiler. 3 bilim adamı da yaptıkları çalışmalarla Nobel Ödülünü paylaşmışlardır. Penisilin de 1940larda farmakolojik ajan olarak üretime geçmiştir.




6) Oskar Minkowski, Joseph von Mering - Pankreas Şeker Hastalığı İlişkisi



Oskar Minkowski (1858 - 1931) ve Joseph von Mering'in (1849 - 1908) yolları 1889 yılında bir gün Strasbourg Üniversitesi kesişir ve pankreatik enzimlerin şeker hastalığında bir rolü olabileceğini tartışırlar. O zamanla imkansız olarak düşünülen Mering'in bir hipotezini Minkowski gerçekleştirir. Bir köpeğin pankreası çıkartılır. Pankreası çıkartılan köpeğin çok susadığı, sık sık idrara çıktığı ve tatlı bir idrarı olduğunu fark ederler. Çalışmalarını devam ettiren ikili vücudun şeker düzenlenmesinde pankreasın rolünü ortaya koyarlar.




7) Harold Ridley - Göz İçi Lens



Bir Göz Hastalıkları uzmanı olan Harold Ridley (1906 - 2001) 2. Dünya Savaşı sırasında gözünden yaralanmış olan bir Kraliyet Hava Kuvvetleri pilotunu muayene eder. Gözünde plastik bir parçacık bulunan hastanın, gözünün bu yabancı maddeye karşı bir tepki oluşturmadığını fark eder. Bu olay ve yaptığı diğer çalışmalardan sonra Ridley 1949 yılında bir katarakt operasyonu sırasında hastanın gözüne plastik bir lens yerleştirir. Bu operasyon o yıllarda oldukça tartışmalı ve cesurca bir operasyondu. Bu operasyonun başarısı katarakt cerrahisinin başarısını oldukça arttırdı.

14 Şubat 2017 Salı

Monodialog

Yazmanın ne kadar rahatlatıcı olduğunu unutmuşum. İnsan düşüncelerini kelimelere dökmek istediğinde düşünceleri netleşiyor. Hele benim gibi kafasında sürekli bin bir şey uçuşan biriyseniz yazmak çok yardımcı oluyor.

Mutsuz muyum?  Evet.
Neden mutsuzum ? Cevap yok.
Mutlu muyum ? Hayır.
Mutlu olmak için bir şey yaptım mı ? Hayır.
Mutlu olmak için neden bir şey yapmadın ? Bilmem.
Salak mısın ? Evet.
Salak değilsin. Salak olmak işime geliyor.
Neden insanlardan kaçıyorsun ? İnsanlar canımı yakıyor.
Neden insanlar canını yakıyor ? Onları olduklarından daha değerli görüyorum.
İnsanları seviyor musun ? Seviyordum.
Eskiden severken şimdi neden sevmiyorsun ? Kırdılar beni
Belki onları ilk sen kırdın ? Kırıcı olduğumu düşünmüyorum.
Yanlış düşünüyorsun o zaman. Bilmem olabilir.
Tekrar insanları sevmeyi denedin mi ? Denemedim.
Denemelisin. Sanırım. Ya canımı tekrar acıtırlarsa ?
Acıtıcaklar. Hem de daha fazla acıtıcaklar. Canımın yanmasını istemiyorum.
Canın yanmazsa bir şey hissetmezsen hayat hayat olur mu ? Olmaz sanırım.
Hayat böyledir. Canın da yancak, oturup kahrolucaksın da. Güzel günlerin de olmuştur elbet. Evet oldu.
Hayatın acısı olmasa o mutlu anların değeri olur muydu ? Hiç böyle düşünmemiştim.
Son zamanlarda en mutlu olduğun zaman neydi ? Denize karşı içtiğim viski.
O gün neden mutluydun ? Sevdiğim biriyle beraberdim. Bir şeyleri başardığımı hissediyordum. Orada o keyfi yaşamayı hak etmiştim.
Nedenini sorduğumda ilk sevdiğin kişiyi söyledin. Yanında o olmasa gene bu kadar mutlu olur muydun ? Sanırım mutluluğumu paylaşmayı seviyorum.
İnsanlardan kaçma o zaman. Mutluluğunu paylaş. Mutluluk paylaştıkça çoğalır. Haklısın. Tanımadığın birinden bile gelen sıcak bir gülümseme insanı mutlu etmeye yetiyor.
O zaman şimdi güzelce uyu ve gülümseyerek uyan.

Bu Blogda Ara