İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel:
Ama Tanrı kanar mı bunlara
Ömer Hayyam
31 Ekim 2012 Çarşamba
25 Temmuz 2012 Çarşamba
Facebook hayatıma 2007 yılında başladım. Facebook daha yeni popülerleşmeye başlıyordu. Uzunca bir süre Facebook'un gereksiz bir şey olduğunu düşündüm. Üye olmadım üye olanların da sıkılıp bırakacağını düşünüyordum. Derken bir gün sıkıntıdan olsa gerek bir bakayım neymiş ne değilmiş diye üye oldum. İlk başlarda pek bişi yoktu. 20 küsür arkadaşım vardı sadece. O zaman uygulamalar, oyunlar, reklamlar bu kadar alıp başını gitmemişti. Oktoberfest diye bir uygulama vardı adını yanlış hatırlıyor olabilirim. Arkadaşlarımıza bira vodka falan gönderiyorduk. Bir de en iyi arkadaşım tadında bir uygulama vardı bunda da en yakın arkadaşlarını seçiyordun, onlar seni seçiyordu buna göre bir derece geliştiriyordun. Sosyal kelebek vardı hatta dereceler arasında en son o seviyedeydim galiba. İlk zamanlardaki en keyif aldığım uygulama ise Harry Potter Trivial'dı. Harry Potterla ilgili sorular soruluyordu bilirsen puan kazanıyordun arkadaşlarını geçiyordun. Hatta İrep'le orada sıkı bir rekabete girişmiştik. İşte öyle bir dünyaydı Facebook o zamanlar fotoğraflarımızı ekler bakar güler onları kaydederdik bilgisayarlarımıza.
Hayatımız değil vakit geçirebileceğimiz bir platformdu sadece. Zamanla Facebook yenilendi gelişti. Facebook ne zaman yenilense bir şey değişse hepimiz eski alıştığımız şey değişince bir zorlanma yaşardık ilk başta eskisinin daha güzel olduğunu söyler eskiye dönmek için sahte programlar çıkardı. Facebook ise bu değişikliklerle yavaş yavaş kaynayan kurbağa gibi bizi hiç fark ettirmeden kendine daha çok bağladı. Oyunlarıyla, pageleriyle bir dünya oldu.
Gelelim Facebook'taki oyunlara.Benim arkadaşım olan kişileri bu oyunlar vasıtasıyla defalarca rahatsız etmiş olabilirim. Tüm suç annemin bütün oyunları oynayan davet gönderen o. Tüm rahatsızlıklarınızı ona iletebilirim :) Bu oyunlar da gerçekten çok fazla vakit geçirtiyor. Facebook'tan ayrılamama sebeplerinden biri o. Aslında güzel yanları da var vakit geçirmesinin yanısıra. Annem oyun oynamayan arkadaşlara ya da bir zamanlar oyunu oynayıp sonradan sıkılıp bırakmış kişilere sürekli bir şey göndermesin sürekli başka hesaplar açmasın diye oyunu oynayan çoğunlukla yabancı kişilerle arkadaş oldum. Onlarla sohbet ettim tanıştım değişik insanlar değişik yaşam tarzları tanıdım. Yabancı bir ülkeye gitmeden deniz aşırı arkadaşlarım oldu.
Bu yazıyı yazmaya başlarken aklımda olan yazı bu değildi gerçi hangi yazımı ilk düşündüğüm şekilde yazdım ki. Bu yazıya ilk başladığım zaman başlık Timeline idi. Timeline'ıma bakarken ilk günlere geri döndüm duvarımda yazılanları okudum ve hayatımda aslında ne kadar çok şeyin değiştiğini fark ettim. O kadar çok insan girip çıktı ki hayatıma bu sürede daha niceleri de girip çıkacaktır. Lisedeyken en samimi olduğum insanları şimdi görünce ben bunlarla nasıl o kadar iyi arkadaş olmuştum diyorum kimileri için de keşke onu daha erken tanısaydım diyorum. Uzunca bir süreden beri görüşmediğim kişleri görünce onların ne kadar çok değiştiğini fark ediyorum. Ben de değişmişimdir ancak kaynayan kurbağa misali kendimdeki değişikliği fark edemiyorum. Aklıma gelen değişiklikleri yazayım lisede rock / metal dinlerdim şimdi kafa kaldırmıyor malesef. Her konsere koşturur dururdum. Şimdi eskisi gibi konser merakım kalmadı onun yerine rakı sofrasında güzel bir müzik eşliğinde keyifli bir sohbet daha çekici geliyor. Güzel konser olursa kaçırmam tabi gene :) Başka değiklikler şu anda aklıma gelmiyor gerçi geliyor da canım yazmak istemiyor kendime saklayayım onları da belki bir gün eser yazarım. Hem yoruldum uykum da geldi. Saat 7 olacak kışın bu saatte okula gitmek için uyanıyorum. Hadi öptüm anacım iyi geceler ya da iyi sabahlar. Kahkahanız Saba Tümer kahkası gibi olsun.
Hayatımız değil vakit geçirebileceğimiz bir platformdu sadece. Zamanla Facebook yenilendi gelişti. Facebook ne zaman yenilense bir şey değişse hepimiz eski alıştığımız şey değişince bir zorlanma yaşardık ilk başta eskisinin daha güzel olduğunu söyler eskiye dönmek için sahte programlar çıkardı. Facebook ise bu değişikliklerle yavaş yavaş kaynayan kurbağa gibi bizi hiç fark ettirmeden kendine daha çok bağladı. Oyunlarıyla, pageleriyle bir dünya oldu.
Gelelim Facebook'taki oyunlara.Benim arkadaşım olan kişileri bu oyunlar vasıtasıyla defalarca rahatsız etmiş olabilirim. Tüm suç annemin bütün oyunları oynayan davet gönderen o. Tüm rahatsızlıklarınızı ona iletebilirim :) Bu oyunlar da gerçekten çok fazla vakit geçirtiyor. Facebook'tan ayrılamama sebeplerinden biri o. Aslında güzel yanları da var vakit geçirmesinin yanısıra. Annem oyun oynamayan arkadaşlara ya da bir zamanlar oyunu oynayıp sonradan sıkılıp bırakmış kişilere sürekli bir şey göndermesin sürekli başka hesaplar açmasın diye oyunu oynayan çoğunlukla yabancı kişilerle arkadaş oldum. Onlarla sohbet ettim tanıştım değişik insanlar değişik yaşam tarzları tanıdım. Yabancı bir ülkeye gitmeden deniz aşırı arkadaşlarım oldu.
Bu yazıyı yazmaya başlarken aklımda olan yazı bu değildi gerçi hangi yazımı ilk düşündüğüm şekilde yazdım ki. Bu yazıya ilk başladığım zaman başlık Timeline idi. Timeline'ıma bakarken ilk günlere geri döndüm duvarımda yazılanları okudum ve hayatımda aslında ne kadar çok şeyin değiştiğini fark ettim. O kadar çok insan girip çıktı ki hayatıma bu sürede daha niceleri de girip çıkacaktır. Lisedeyken en samimi olduğum insanları şimdi görünce ben bunlarla nasıl o kadar iyi arkadaş olmuştum diyorum kimileri için de keşke onu daha erken tanısaydım diyorum. Uzunca bir süreden beri görüşmediğim kişleri görünce onların ne kadar çok değiştiğini fark ediyorum. Ben de değişmişimdir ancak kaynayan kurbağa misali kendimdeki değişikliği fark edemiyorum. Aklıma gelen değişiklikleri yazayım lisede rock / metal dinlerdim şimdi kafa kaldırmıyor malesef. Her konsere koşturur dururdum. Şimdi eskisi gibi konser merakım kalmadı onun yerine rakı sofrasında güzel bir müzik eşliğinde keyifli bir sohbet daha çekici geliyor. Güzel konser olursa kaçırmam tabi gene :) Başka değiklikler şu anda aklıma gelmiyor gerçi geliyor da canım yazmak istemiyor kendime saklayayım onları da belki bir gün eser yazarım. Hem yoruldum uykum da geldi. Saat 7 olacak kışın bu saatte okula gitmek için uyanıyorum. Hadi öptüm anacım iyi geceler ya da iyi sabahlar. Kahkahanız Saba Tümer kahkası gibi olsun.
2 Haziran 2012 Cumartesi
Uyku ve Uyku Bozuklukları
-->
Uyku, geri dönüşümlü olarak
farkındalığın, çevremizle ilişkimizin geridönüşümlü olarak azaldığı bir
süreçtir. Süreçler bütünüdür. Uykunun 2 evresi vardır: REM ve nonREM.
REM
Uykusu
Hızlı göz hareketlerinin olduğu bu uyku
döneminde yüksek beyin aktivitesi görülür. Yüksek beyin aktivitesine rağmen
kişinin uyuması bir paradoks olduğu için paradoksal
uyku olarak da adlandırılır. EEG’de uyanıklık durumuna benzer karmaşık
frekansta, düşük voltajlı dalgalar görülür. Bu uyku döneminde beyin
metabolizması artmıştır. Kişinin dış uyaranlarla uyanması daha zordur ancak
sabah kendiliğinden uyanma bu dönemde gerçekleşir. İskelet kasları kısmi
paralize durumdadır. Hatırlanabilir rüyalar bu dönemde görülür. Kişinin kalp
hızı, kan basıncı, solunum hızı düzensizdir. Öğrenme ve bellek ile ilişkili
olduğu düşünülen REM uykusu erişkinlerde tüm uykunun yaklaşık %20-25ini
oluşturur. Yenidoğan ve çocuklarda REM uyku süresi erişkindekine göre daha uzundur,
yaşla beraber REM uykusunun süresi kısalır. Beyin gelişimi üzerine etkili
olduğu düşünülmektedir.
nonREM Uykusu
Evre 1: Gözler kapalı kişi gevşemiş
durumdadır. Uyanıklıktan uykuya geçiş dönemidir. Halisünasyon tarzında
görüntüler görülebilir. EEG’de alfa ritmi gözlenir.
Evre 2: Gerçek uykunun ilk evresi. Rüya
fragmanları görülebilir ancak bu rüyalar hatırlanmaz. EEG’de teta dalgaları,
uyku iğcikleri K kompleksleri görülür.
Evre 3: Orta derecede derin uyku. Vücut
sıcaklığı ve kan basıncı düşer. EEG’de teta dalgaları hakim, ara sıra uyku
iğcikleri görülebilir.
Evre 4: En derin uyku. EEG’de delta
dalgaları izlenir. Uykuda konuşma ve uyurgezerlik bu dönemde görülür.
3.
ve 4. Evrelere yavaş dalga uykusu da denir ve uykunun en derin dönemidir.
Normal
bir uyku bu REM ve nonREM dönemlerinin birbirini takip eden döngüleriyle devam
eder. nonREM uykusuyla başlayan uyku yaklaşık 80 dk sürer bunu takip eden REM
uykusunun süresi yaklaşık 10 dk’dır. REM uykusundan tekrar nonREM evre 1’e
geçen kişide kısa bir uyanıklık hali oluşabilir. Uyku boyunca nonREM süresi
kısalırken, REM süresi uzar.
UYKU
BOZUKLUKLARI
İnsomnia: En az 1 ay süreyle uykuya
dalmakta zorluk ve uyku kalitesinde düşüş. Yapılan çalışmalarda varılan ortak
nokta aşırı uyarılmışlık halinin insomniaya neden olduğudur. Uyku hijyenini
arttırarak ve farmakolojik olarak tedavi edilebilir. Tedavide benzodiazepinler,
melatonin reseptör agonistleri, antidepresanlar, antihistaminikler
kullanılabilir.
Hipersomnia: Kişinin gereğinden fazla uyuması,
gün içerisinde uyanıklık dönemlerinde uyanık kalmada zorluk ve istemsiz
uyuklamalar.
Narkolepsi: Gün içerisinde uyku atakları,
katepleksi, uyku paralizisi, hipnogojik halisünasyonlarla seyreden bir
hastalık. Genetik geçişli olduğu düşünülmektedir. Tedavide amfetaminler,
modafinil, trisiklik antidepresanlar, serotonin geri alım reseptörlerinden
yararlanılmaktadır.
Kleine Levin Sendromu: Nadir görülen
bir hastalık. Grip ve benzeri viral enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkar. Uyku
atakları arasında, iştahta artma ve uygunsuz cinsel davranış görülür.
Parasomnialar
Çoğu uykuya geçiş döneminde veya
uykunun seyri sırasında istenmeyen fiziksel davranışların ve otonomik uyarılma
belirtilerinin görülmesiyle karakterli bozukluklar. Büyük çoğunluğu iyi gidişli
olan bu bozukluklar, kendi içinde sınırlı ve tedavi gerektirmez. Çocukluk
döneminde sık görülen bu hastalıkların erişkinlik döneminde az görülmesi bu
hastalıkların SSS maturasyonu ile ilişkili olduğunu düşündürür.
Uyurgezerlik (Somnambulizm): Genellikle
küçük kız çocuklarında görülür. Gecenin ilk 1/3lük döneminde yavaş dalga uykusu
sırasında ortaya çıkar. Kişi yataktan kalkarak bazı otomatik hareketleri yapar.
Tedavide öncelikle aile bilgilendirilmeli. NonREM’i kısaltan ilaçlar
(benzodiazepinler, trisiklik antidepresanlar kullanılabilir.
Uyku Terörü (Pavor Nocturnus): Gecenin
ilk 1/3lük döneminde yavaş dalga uykusu sırasında ortaya çıkar. Çocuk çığlık
çığlığa yatakta oturur, dehşet içindeymiş görünümü verir. Çocuğu bu sırada
uyandırmak zordur ve uyandırılması
çocuk için daha zararlıdır. Korkudan sonra uyansa bile bu dönem hatırlanmaz.
Ataklar sıksa benzodiazepinler ve trisiklik antidepresanlar kullanılabilir.
Rekürren İzole Uyku Paralizisi: Uykunun
başlangıcında ya da uyanmaya yakın istemli hareketleri yapamama. REM ile
ilişkili atoni bitmeden, kortikal uyanıklığın gerçekleşmesi ile oluşur.
Narkolepsiyle ayırıcı tanısı yapılmalı.
Kabus Bozukluğu: Gecenin son
1/3lük döneminde REM uykusu sırasında ortaya çıkar. Ani uyanmayla beraber,
çığlık atma, anksiyete görülebilir. Görülen rüya net bir şekilde hatırlanır.
Uyku terörü ve epilepsiyle ayırıcı tanısı yapılmalı.
Enürezis Nokturna: Geceleri
idrar kaçırma. Yavaş dalga uykusu sırasında görülür.
Uykuda Konuşma: Uykunun ilk
saatlerinde derin uyku sırasında ortaya çıkar.
Uyku Bruksizmi: Diş
gıcırdatma. NonREM-2 döneminde ortaya çıkar.
Hipnik Jerk: Uyku başlangıcında kaslarda ani
kasılma, bazen bununla beraber düşüyormuş gibi bir his.
Sirkadiyen Ritm Bozuklukları
Uykunun başlaması ve uynama
zamanın döngülerindeki bozukluklar.
Gecikmiş Uyku Faz Bozukluğu: Uyku
başlangıcı normal kabul edilen uyku zamanından 2 saat geç başlar.
Öne Kaymış Uyku Faz Bozukluğu: Uykunun
beklenen zamandan daha erken gelmesi ve erken uyanma.
Değişen Mesai Saatleri Tipi: Sık
sık değişen mesai saatlerine bağlı olarak, kişinin uyanık olması gereken
zamanda uykusunun gelmesi, uyuyacağı zamanda uykusunun gelmemesi.
Jet-Lag Tipi: Birkaç zaman dilimi geçerek
yapılan yolculuklarda ortaya çıkar. GIS semptomları eşlik eder. Kısa süreli
benzodiazepin kullanılabilir.
Uykuyla İlgili Hareket Bozuklukları
Periyodik Ekstremite Hareket Bozuklukları: Uyku sırasındaki ani kasılmalara bağlı olarak uyku verimi düşer. Kısa
süreli benzodiazepin kullanılabilir.
Huzursuz Bacak Sendromu: Uykuya
dalmadan önce bacakta karıncalanma, uyuşma hissedilir. Yatarken oluşan bu his
bacağın hareket ettirilmesiyle geçer bu durum uykuya dalmayı zorlaştırır.
Kaliteli
Bir Uyku İçin
Sabahları uyanınca yataktan
çıkılmalı, sabahları yatakta yatmak dinlendirici olmadığı gibi uyku ritmini de
bozabilir. Her gün aynı saatte yatılmalı ve kalkılmalı, gündüzleri uyunmamalı.
Düzenli egzersiz yapılmalı. Ne çok aç ne çok tok yatılmalı, yatmadan 2 saat
önce hafif bir akşam yemeği yenmeli. Gün içerisinde uyarıcı maddelerden uzak
durulmalı. Eğer yattığınızda uyuyamazsanız kalkıp bir hava alınmalı uyku
gelince tekrar yatılmalıdır, uyumak için ekstra bir çaba gösterilmemelidir.
19 Nisan 2012 Perşembe
Sigara Yasaklarına Dair
AKP Hükümetinin sigarayı bıraktırmak/azalttırmak için uyguladığı
politikaların çoğunu doğru buluyorum. Özellikle halka açık, kapalı ortamlarda
sigara içiminin yasaklanması toplumsal sağlık açısından çok önemli bir gelişme
oldu. Bu uygulamayla içilen sigara sayısı da sigara içenlerin sayısı da azaldı,
sigara içmeyip sigara içilen ortamda bulunan pasif içicilerin sağlığı için de
oldukça yararlı bir uygulama oldu bu.
Gelelim sigarayla ilgili bir diğer uygulamaya. Bilindiği gibi sigara
paketlerinin üzerine sigaranın zararlarını anlatan yazılar ve resimler konuldu.
Bunlar sigaraya başlayacak olanlara hiç başlamamaları için bir uyarı, sigarayı
bırakmayı düşünen insanlara da bırakmaları için yardımcı oldu. Toplum sigaranın
zararları konusunda biraz daha bilinçlendi.
Televizyonda gösterilen “sigara pişmanlıktır” görüntüleri ise sigaranın
zararlarını anlamamız için en etkili yöntem. Bu görüntüleri izledikten sonra
insan sigarasını yakmadan önce durur, bir düşünür “ben ne yapıyorum?” diye.
Bu uygulamalarla sigaranın zararları topluma anlatılmış; sigara içenlerin
sayısı, içilen sigara pakedi sayısı azalmıştır.
Sigara karşıtı en radikal uygulama ise sigara zamları oldu. Peki bu zamlar
topluma yansıtıldığı kadar etkili oldu mu ?
Sigaralara gelen zamlardan
sonra insanlar ilk tepki olarak sigarayı bıraktılar veya içtikleri sigaraları
değiştirdiler. İlk tepki geçtikten sonra tiryakilerin çoğu sigaraya yeniden
başladı. Kimisi eski sigaralarına geri döndü, kimisi yeni sigaralarıyla devam
etti.
Bu zamlarla beraber satılan sigara sayısında ciddi oranda azalma oldu. Peki
bu azalma sigara içenlerin azaldığı yönünde yorumlanabilir mi ? Ülkemizde
sigara içenlerin sayısı daha çok satılan sigara pakediyle ölçüldüğü için ilk
bakışta sigara içenlerin azaldığı düşünülebilir.
Gözden kaçan nokta iste kaçak/sahte sigaraların oranı. Bu oran zamlardan
önce %5 civarında iken, zamlardan sonra %20’ye çıktı. Bu artış sigara içenlerin
azalmadığını, insanların kaçak/sahte sigara içmeye yöneldiğini gösteriyor. Bu
nedenle bu uygulamanın esas amacı olan insanlara sigarayı bıraktırma konusunda
pek işe yaramadağını ve insanları daha sağlıksız olan kaçak/sahte sigaralara
yönelttiğini görüyoruz.
Devletin bu işten gördüğü bir zarar da satılan sigaralardan elde edilen
vergi gelirinin azalmasıdır - yapılan zamlara uygulanan vergi indirimi maliye
bakanlığının müdahlaseiyle gerçekleşmişti - İnsanlar orjinal paket almadığı
için, devletin paket başına aldığı vergiler arttığı halde totale vurulduğunda
gelir kaybı yaşadığı açık. Devletin sadece satılan sigaralardan aldığı
vergilerdeki azalmanın yanında sigara fabrikalarından, sigara satışlarının
yapıldığı yerlerden topladığı gelir vergilerinde de bir azalma olmuştur.
Benim düşünceme göre, sigaralara uygulanan vergilerde indirim yapılarak
insanların yeniden orjinal paket alması sağlanmalı, vergi kayıplarının önüne
geçilmelidir. Sigarayla mücadele konusunda yapılan zamların, diğer piskolojik
mücadele yöntemleri yanında daha başarısız olduğu açıktır.
Sigarayla mücadele başarılı olmak için; sigaraların insan sağlığı
üzerindeki etkilerini hekimler, sosyal medya ve diğer iletişim ilaçlarıyla
insanlara atılmalıdır.
Kelimelerin Anlamsız Olduğu Bir Yazı
İlk defa bir yazı yazarken bu kadar zorlanıyorum hangi kelimeleri nasıl kullanacağımı şaşırıyorum. Yazmaya başladığım kelimeyi daha sonuna gelmeden siliyorum.
Kutsal meslek deyince aklımıza gelen mesleklerdir hekimlik ve öğretmenlik. Hekimlik de öğretmenlik de bir toplumun vazgeçilmezleridir. Bir öğretmen toplumu eğitir, yol gösterir, toplumun geleceğini yönetir.
Bir hekimse insan hayatıyla uğraşır. Hekimler ömürlerini insana adamıştır. Hekimlik mesleğini edinebilmek için gençliğini, gecelerini gündüzlerini feda etmiş bunların karşılığında hiç bir şey beklemeden sadece insanlara topluma faydalı olabilmek için çalışır.
Dr. ErSin Arslan kendi hayatını hastası için feda etmiştir. Evinde bakım göremeyen 85 yaşındaki hastaya daha iyi bakabilmek için servise yatırmış, küçük bir umut da olsa hastasını sağlığına kavuşturabilmek için tüm AKRABALARINDAN BU AMELİYATIN ZOR GEÇECEĞİNİ HASTANIN YAŞAMA İHTİMALİNİN AZ OLDUĞUNU ANLATIP İZİN ALARAK ameliyat ettiği hastası malesef ki o ameliyattan sonra hayatını kaybetmiş. O hastanın HASTALIĞINDA KENDİSİNE BAKMAYAN KENDİSİNİ ÇOK DÜŞÜNEN SEVGİLİ TORUNU DEDESİNİN KAYBININ SUÇLUSU OLARAK GÖRDÜĞÜ HEKİMDEN İNTİKAM ALMAK İÇİN ELİNDE BIÇAĞI HASTAHANEYE ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GİRMİŞ DR. ERSİN ARSLAN'I ÖLDÜRMÜŞTÜR.
Bu acı anları dinleyelim şimdi
Bu olayın insani olarak hiç bir açıklaması yoktur.
İnsanlığa hizmet eden bir hekimin sonu bu olmamalı.
TOPLUM SAĞLIĞINI GİDEREK DAHA İYİ (!) HALE GETİREN BU SAĞLIK POLİTİKALARININ sonucu olarak hekimlerin kutsallığı hiçe sayılıp insan yerine bile konulmamaktadır.
Gelin bakalım devletimizin başındaki kutsal kişiler hekimler için neler demişler:
"Ben doktora iğne yaptırmam ama hemşireye yaptırırım çünkü hemşirenin pratiği yoğun. Bir yoklar, damarı bulur ama doktor bulamaz. İcabında felç de edebilir" sevgili başbakanımız söylemiş bu lafı ne kadar da doğru demiş biz sadece bize söylenen ilaçları yazmasını halkımızı dolandırmayı biliriz sizler bilmezsiniz öyle şeyleri tabi bi biz biliriz bunları.
"Tahlil sonuçlarınızı farklı hekimlere gösterin. Elbise alırken bile mağaza mağaza dolaşılıyor." demiş bir meslektaşımız olan sağlık bakanı da.
Bu olayı protesto etmek için yarın 19 Nisan 2012 tarihinde genel sağlık grevi yapılacak. Bir de bu greve küfür eden bazı dangalak arkadaşlar var ekşi sözlükte bunlardan bolca bulabilirsiniz yazılanlara şöyle bir bakılınca.
En çok üzüldüğüm yerde bu. Ulan pezevenkler biz sizler için bir ömrümüzü harcıyoruz cahilin denyonun teki çıkıyor takıyor bıçağı bir de siz bunu haklı buluyorsunuz. Neymiş efendim doktorlar yüzünüze bile bakmıyormuş. Gerizekalı herif sen biliyor musun o adam neler çekiyor. Günde kaç hasta bakmak zorunda. O kadar hastayı orayı yığan aptal sağlık sistemine bak sen önce. Neyse ya daha fazla sinirlerimi bozmadan bu yazıyı noktalayım ben.
Kutsal meslek deyince aklımıza gelen mesleklerdir hekimlik ve öğretmenlik. Hekimlik de öğretmenlik de bir toplumun vazgeçilmezleridir. Bir öğretmen toplumu eğitir, yol gösterir, toplumun geleceğini yönetir.
Bir hekimse insan hayatıyla uğraşır. Hekimler ömürlerini insana adamıştır. Hekimlik mesleğini edinebilmek için gençliğini, gecelerini gündüzlerini feda etmiş bunların karşılığında hiç bir şey beklemeden sadece insanlara topluma faydalı olabilmek için çalışır.
Dr. ErSin Arslan kendi hayatını hastası için feda etmiştir. Evinde bakım göremeyen 85 yaşındaki hastaya daha iyi bakabilmek için servise yatırmış, küçük bir umut da olsa hastasını sağlığına kavuşturabilmek için tüm AKRABALARINDAN BU AMELİYATIN ZOR GEÇECEĞİNİ HASTANIN YAŞAMA İHTİMALİNİN AZ OLDUĞUNU ANLATIP İZİN ALARAK ameliyat ettiği hastası malesef ki o ameliyattan sonra hayatını kaybetmiş. O hastanın HASTALIĞINDA KENDİSİNE BAKMAYAN KENDİSİNİ ÇOK DÜŞÜNEN SEVGİLİ TORUNU DEDESİNİN KAYBININ SUÇLUSU OLARAK GÖRDÜĞÜ HEKİMDEN İNTİKAM ALMAK İÇİN ELİNDE BIÇAĞI HASTAHANEYE ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GİRMİŞ DR. ERSİN ARSLAN'I ÖLDÜRMÜŞTÜR.
Bu acı anları dinleyelim şimdi
Bu olayın insani olarak hiç bir açıklaması yoktur.
İnsanlığa hizmet eden bir hekimin sonu bu olmamalı.
TOPLUM SAĞLIĞINI GİDEREK DAHA İYİ (!) HALE GETİREN BU SAĞLIK POLİTİKALARININ sonucu olarak hekimlerin kutsallığı hiçe sayılıp insan yerine bile konulmamaktadır.
Gelin bakalım devletimizin başındaki kutsal kişiler hekimler için neler demişler:
"Ben doktora iğne yaptırmam ama hemşireye yaptırırım çünkü hemşirenin pratiği yoğun. Bir yoklar, damarı bulur ama doktor bulamaz. İcabında felç de edebilir" sevgili başbakanımız söylemiş bu lafı ne kadar da doğru demiş biz sadece bize söylenen ilaçları yazmasını halkımızı dolandırmayı biliriz sizler bilmezsiniz öyle şeyleri tabi bi biz biliriz bunları.
"Tahlil sonuçlarınızı farklı hekimlere gösterin. Elbise alırken bile mağaza mağaza dolaşılıyor." demiş bir meslektaşımız olan sağlık bakanı da.
Bu olayı protesto etmek için yarın 19 Nisan 2012 tarihinde genel sağlık grevi yapılacak. Bir de bu greve küfür eden bazı dangalak arkadaşlar var ekşi sözlükte bunlardan bolca bulabilirsiniz yazılanlara şöyle bir bakılınca.
En çok üzüldüğüm yerde bu. Ulan pezevenkler biz sizler için bir ömrümüzü harcıyoruz cahilin denyonun teki çıkıyor takıyor bıçağı bir de siz bunu haklı buluyorsunuz. Neymiş efendim doktorlar yüzünüze bile bakmıyormuş. Gerizekalı herif sen biliyor musun o adam neler çekiyor. Günde kaç hasta bakmak zorunda. O kadar hastayı orayı yığan aptal sağlık sistemine bak sen önce. Neyse ya daha fazla sinirlerimi bozmadan bu yazıyı noktalayım ben.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)